11 Şubat 2009 Çarşamba

Artık Ne Türkülerde Mızrabın Var ,Ne De Yeşil Avuçlarında Çengi Raksların

Nevruzlar sunuyorum
Yağmurların gölgesindeki mah yüzüne
Hasretinden baharlar filizleniyor
Sürgün veriyor bamteli
Vakit mısır püskülü yangınlarda

Diyet alıyor kardelen
Üstündeki kırağıyı buseledi diye dudaklarımı
Ardından yük katarı tebessümler
Ten kokuyor düşler utanıyorum
Mangaldaki kor üşüyor

Saçak altı kaçamağı göz yaşlarım da
Bir kötü haber muştusu
Ve “son kalende düştü” hüznü

Ulaşan kara haber
Dünyası süslü kılınanlar pusuda galip
Güvercinler görev tekmilinde vukuatlı
Kara kurdalelere bayram
Mektuplar tutsak
Gözyaşları kan gülü
Ve
Bahçeler kara çelenklerde vuslatta

Namahrem ellerde şimdi sevdaya yakılan türküler
Ayrı ayrı çarmıhta mısralar
Yakutları camlara değişmemenin imtihanı
Son kalan burç mavi
Hadi ordan
Tek renkli gökkuşağımı olurmuş
Diyememenin riyakarlığı

Yusuf düşüncesinden uzak zindanlar
Şimdi beyinlerde tutsak
Ve şakaklara yakıştırılan bir namlu işgali/m
Dünya ve ölüm korkusuna karşılık
En kolay direniş beyaz mendil teslimiyeti

Balo aşklarını parselleyerek sunan
Yosma zarafeti maskeler yok satıyor
Heyhat
Hala on sekizlik kızların pencere dalgınlıkları
Sen hala hangi gül endamın fiyakasındasın
gelmedimi zamanı
Artık ne türkülerde mızrabın var
Ne de yeşil avuçlarında çengi raksların.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.